Erken Dönem Uyumsuz Şemalar ile Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu Arasındaki İlişki: Bir Literatür İncelemesi 

Bireyi anlamak ve tanımlayabilmek için kişiliği ile ilgili bilgi sahibi olmak önemlidir. Bireylerin kişiliği her zaman tutarlı ve sağlıklı gelişmeyebilir. Yaşanan olumsuz olaylar, stres veren durumlar ve travmatik deneyimler bireyin kişiliğinde bazı durumlarda ve koşullarda izler bırakabilmektedir. İzlerin kalıcı olması halinde kişilik bozukları oluşabilmektedir. Kişilik bireyin düşüncelerini, davranışlarını ve dolayısıyla ilişkilerini etkilemektedir. Herhangi bir kişilik bozukluğuna maruz kalan bireylerde çeşitli bozulmalar meydana gelmekte, ancak bu bozulmalar yalnızca bilişsel süreçler, algı ve düşüncelerin oluşmasıyla sınırlı kalmayıp bireylerin bilinç, bellek ve kimlik bütünlüğünü de etkileyebilmektedir. Bu etki disosiyasyon sürecini başlatabilmektedir. Disosiyasyon ile beraber kişilikte ayrışma ve bozulmalar meydana gelmekte, hatta birden fazla alter kişilik oluşabilmekte ve bu oluşumlar bireyde DKB (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu) oluşumunu açıklayan faktörler olarak işlev görebilmektedir. Şemaların oluşumunda erken dönem yaşantıların etkisi çok önemlidir. Çocukluk çağı travmaları ve aile ilişkileri erken dönem uyumsuz şemaların şekillenmesine neden olabilir. Uyumsuz şemaların kökeni ile DKB’nin oluşumuna katkıda bulunan etmenlerin benzerlik göstermesi, uyumsuz şemalar ile DKB arasındaki ilişkinin açıklanmasını gerekli kılmaktadır. Çalışmanın amacı, ulusal ve uluslararası literatürü inceleyerek uyumsuz şemalar ile DKB arasındaki ilişkiyi ortaya koyabilmektir. Çalışmada, gelecek çalışmalarda kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla tematik analiz yöntemiyle ilgili bilgilere de yer verilmiştir. Literatürün incelenmesi sonucunda, erken dönem uyumsuz şemalarla DKB arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki olduğunu bulgulayan çalışmaların var olduğu görülmüştür. DKB’nin gelişiminin önlenmesi veya erken müdahale süreçlerinde erken dönem uyumsuz şemaların önemine vurgu yapılarak bireylerin olumsuz şemaları üzerinde çalışılmasının gerekliliği ilgili literatür verileri doğrultusunda tartışılmıştır. Son olarak bu çalışmayla bu alanda gelecek çalışmalara ışık tutması amacıyla önemli noktalar ile ilgili ipuçları sunmak hedeflenmiştir.